Herkese selamlar. Uzun süre sonra gezi bloguma yeni bir gezi yazısı eklemenin mutluluğu içerisindeyim. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın Pazartesi gününe gelmesini fırsat bilerek Cuma gecesinde yola çıkıp Pazartesi gece eve dönüşüme kadar süren 3 gece 4 günlük Karadeniz çıkarması yaptım. Gezi durağımın adresini Kastamonu gezilecek yerler olarak belirlemiştim. Kastamonu, doğasıyla tam anlamıyla beni benden aldı. Gerede’den geçip Safranbolu’da soluklanıp gezinti yaptığım, ardından Pınarbaşı ve Ilıca Köyü’ne varıp kamp ateşimi yaktığım, sonrasında ise İnebolu ve Abana’da çadırımı kurup 1 gece daha konakladığım dolu dolu Kastamonu gezilecek yerler rehberine aşağıdan göz atalım.
Üretimin demir başı tüm işçilerimizin bayramını en içten duygularımla kutlarım.
İçerik Listesi
Kastamonu’ya Nasıl Gidilir?
Öncelikle Kastamonu’nun tam bir Karadeniz şehri olduğunu bilmeniz gerekir. Yeşilin ve bitki örtüsünün getirdiği durum sık ve virajlı dağlar, ara sıra bozuk yollar olarak size geri dönecektir. Yani demek istediğim arabanız varsa mutlaka arabayla gelin. Bende Ankara’dan araba ile yola çıktım. Yaklaşık 3,5 – 4 saat süren yolculuğum Gerede kavşağından sapmam ile önce Karabük Safranbolu’da ardından Kastamonu’da son buldu.
Safranbolu’da Soluklanma
Ana ulaşmak istediğim yer Kastamonu olsa da yol üstünde Safranbolu’da durmamak olmazdı. Zaten önemli olanda varmak değil, yolda olmaktı. Sabahın ilk ışıklarında Safranbolu’ya vardığımda çok sayıda Uzak Doğu’lu turist ve henüz varacak olan Türk kafileyi taşıyan yerli tur firmaları gördüm. Mimarisiyle tarihini korumayı başaran Safranbolu’da dar sokaklar arasında dolanırken eski yapıların şuan ki hallerini gözlemleyip, yorgunluğuma iyi gelen lokum eşliğinde kahvemi içtikten sonra yoluma devam ettim.
Pınarbaşı ve Ilıca’ya Varış
2 gece çadırda kalp, kamp ateşimi yaktığım alana varış yaptım. Şunu çok net söyleyebilirim ki yeşilin en açığından en koyusuna her tonunu gözlemleme fırsatım oldu. Türkiye’nin en büyük, dünyanın ikinci en büyük kanyonu burada bulunuyor. Evet yanlış duymadınız. Küre Dağları Milli Parkı içerisinden Valla Kanyonu, Çatak Kanyonu, Horma Kanyonu’na ulaşıyorsunuz. Kanyon, gerçekten insanı şaşırtacak kadar büyük. Karların erimesi ile dağlardan gelen su büyük bir akıntı ile tek yön üzerinden akıyor. Yani kanyona atlarsanız ya da düşerseniz, kilometrelerce uzaktan kanyonun sonundan çıkarsınız. Geri dönüş yok. Kanyon’dan akan suların bazı yerlerde şelaleye dönüştüğünü de düşünürsek, suya düşmenin oldukça tehlikeli olduğunu söylemem lazım. Zaten her yerde suya yaklaşmamanız, karanlıkta veya yağmurlu havada yürümemeniz için uyarı tabloları bulunuyor. Özellikle Valla Kanyonu geçilmesi en zevkli parkurdu. Parkurun sonunda Valla Kanyonu Seyir Tepesi‘ne çıktığınızda dünyayı ayaklarınızın altında hissedebilirsiniz.
Bir diğer kanyon olan Horma Kanyonu’da aynı Valla Kanyonu gibi oldukça etkileyiciydi. İki kanyon arasında bir karşılaştırma yap derseniz eğer, Valla Kanyonuna ulaşmak için çoğunlukla Küre Dağları Milli Parkı içerisinden ilerleniyor. En sonunda seyir tepesine dediğimiz etrafınızda yaklaşık 100 metre uzunluğunda kayaların bulunduğu, 12 kilemetre uzunluğunda kanyonu tepeden izliyorsunuz.
Horma kanyonunda ise kanyonun içerisinden akan suyun oluşturduğu şelalelerin hemen üstünde, yani yere daha yakın bir noktada birbirine çivilenmiş tahta salmalar üzerinden kanyonun belli bir noktasına kadar ilerliyorsunuz. Burada da suyun ve şelalenin görüntüsü ve sesi, doğanın ve yeşilin güzellikleri sizi mest ediyor.
Horma Kanyonunun bitiş yeri olan Ilıca Şelalesi, gördüğüm kadarıyla turistlerinde en çok ziyaret ettiği yerdi. Nisan sonu gittiğimiz için karların tamamı henüz 3-4 gün önce erimişti. Bu yüzden şelalede su seviyesi oldukça yüksek ve suyun derecesi oldukça düşüktü. Tabi bu durum benim bu güzel manzara eşliğinde şelaleye girmeme engel olamadı 🙂
İnebolu’dan Devam [Gezilecek Yerler Rehberi]
2 gece süren Pınarbaşı ve Ilıca gezimin ardından İnebolu’ya geçiş yaptım. Pınarbaşı ile İnebolu arası arabayla yaklaşık 2 saat sürüyor. İnebolu gezintim; İnebolu Çarşısı, İnebolu Türk Ocağı, İnebolu Evleri, 800 yıllık İnebolu Çınarı ile son buldu.
İlk olarak İnebolu Çarşısından başlayalım. İlçenin nüfusu toplamda 9900 kişiden oluşuyor. Kışın bu sayı sanırım daha da düşüyor. Bu yüzden ilçe merkezinde bulunan çarşıda hemen herkes birbirini tanıyor. Biz çarşıda yürürken bir futbol maçında gol oldu ve tüm esnaf sokağa çıkıp laflamaya başladılar 🙂 6 milyon insanın yaşadığı bir şehirden gelince oldukça tuhafıma gitti bu durum. Çarşıya gittiğinizde yapmanız gereken, İnebolu Ekmeği, Kastamonu Pastırması, Kastamonu Tereyağı almanız olacaktır.
İnebolu Türk Ocağı, İnebolu tarihinde oldukça önemli bir nokta. Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’da düşman kontrolü altında bulunan az sayıda Osmanlı cephanesi, Karadeniz üzerinden İnebolu limanına taşınıp, Anadolu’ya direniş için dağıtılmış. İnebolu halkı, limandaki silahların sevkiyatı ve güvenliği için canla başla çalışmış. Düşman devletler, İnebolu limanındaki hareketliliği bir süre sonra fark etmiş ve Yunanlar İnebolu limanına çıkarma yapmış. Büyük bir özveriyle vatanını savunan İnebolu halkı, Yunanlıların karaya çıkması izin vermemiş. Böyle bir kahramanlığa imza atan İnebolu’ya Gazi Mustafa Kemal, TBMM’den çıkan yasa ile İstiklal Madalya’sı vermiş.
Sakarya Savaşı sırasında Mustafa Kemal “Gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” diyerek buranın savaş için ne kadar önemli olduğunu ifade etmiştir.
İstiklal Madalyasının ardından buraya vefa gösteren Atatürk, sapka devrimini de “Bu serpuşun ismine şapka denir” dediği ve şuanda Türk Ocağı olarak kullanılan İnebolu Türk Ocağı binasında diyerek, şapka devrimini ilan etmiştir.
İnebolu Evleri hakkında teknik detay yazarak uzatmak istemem. Karadeniz’in tamamı zaten ahşap evlerden oluşuyor. İnebolu’da da ilçenin büyük kısmında ahşap evler bulunuyor. Tarihi dokunun bozulmaması için tahtaya çivi bile çaktırılmıyor. Mesela bu evlerden birisini satın almak isterseniz, evi bu haliyle almanız gerekeceğini unutmayın.
800 yıllık İnebolu Çınarı, İnebolu’dan çıkıp Abana’ya doğru giderken yol üzerinde karşınıza çıkıyor. Ağacın gövdesi ortalama 2-3 araba genişliğinde. Yanına gittiğimde küçücük kaldığımı gördüm. Dalları artık o kadar uzamıştı, kırılması diye destek konulmuş. Osmanlı padişahlarının hemen hepsini görmüş olan 8 asırlık tarihi çınar, birçok gezginin de uğrak noktasıydı.
Abana Gezintim
800 yıllık İnebolu Çıkarı İnebolu ile Abana yolu üzerinde bulunuyor. Hazır Abana yolundayken, Abana’ya da uğramak istedim. İnebolu nüfusu ortalama 9 bin civarında iken, Abana nüfusu 3 bin civarında. Dolayısıyla İnebolu’dan da küçük bir ilçe olduğunu söyleyebilirim. Tabi yazları bölgenin varlıklı aileleri buraya akın ediyor. Lafı fazla uzatmadan Abana’da gördüğümde kendimi İrlanda’da yaşıyormuş gibi hissettiğim Abana kayaklıklarından bahsetmek istiyorum. Sahil kısmında üzerinde yeşil yeşil çimlerin bulunduğu kayalıklar düşünün. Kayalıkların tepesine tırmanınca denizin berraklığını metrelerce uzaklıktan görebiliyorsunuz. Farklı bir deneyimdi. Özellikle fotoğraf çekmeyi sevenler için bolca malzeme olduğunu söyleyebilirim.
Kastamonu Yeme İçme
Son olarak size İnebolu’ya giderken yol üzerinde içtiğim çorbadan bahsetmek istiyorum. Karadeniz’in yemeklerinin güzel olduğunu hemen herkes bilir. Ben de bilirdim fakat ilk kez tecrübe ettim. Yol üzerinde bir yerde duraklayıp tattığım Ecevit Çorba bu yaşıma kadar içtiğim en güzel çorbaydı. Sanırım içerisine koydukları tereyağ ve sosları bu farklılığı yaratmıştı. Giderken içtiğim çorba o kadar aklımda kalmıştı ki dönüş yolunda da aynı çorbayı içtim. İnebolu’ya yolu düşenler için böyle bir tavsiyem bulunsun. Pas geçmeyin.
Konu altından yorumlarda bulunarak başlığın gelişimine katkıda bulunabilirsiniz. Benim anlatmayı unuttuğum yerleri de bu sayede görmüş olurum.
Bir yanıt bırakın