Merhaba. Uzun süredir hayalini kurduğum motosiklet ile şehirler arası yolculuğa Ankara – Konya gezimde gerçekleştirdim. Motosiklet yolculuğu için Konya gezilecek yerler bakımından ve Ankara’ya olan mesafesi ile benim için biçilmiş kaftandı. Motosikletim ile Konya’ya giderken ilk şehir dışı deneyimimi yaşadığım yazımı şehirler arası motosiklet yolculuğu adresinden okuyabilirsiniz. Bu başlıkta şehir dışına yaptığım ilk motosiklet yolculuğum sırasında yaşadığım deneyimin tamamını ele aldım.
Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış, ilim ve sanatın yüzyıllar önce bu bölgede harmanlandığı, insanoğlunun tarihte ilk yerleşik hayata geçtiği şehirlerden, Mevlana Celaleddin Rumi ve Şems-i Tebrizi gibi mevlevi ve tasavvuf yoluyla aydınlanan ve söylemleriyle hala insanlara ışık tutan, medeniyetin en eski kalelerinden Konya’ya gittim. Konya sadece gezilecek yerler açısından değil, insanların maneviyata ve hayata bakışı açısından bende önemli kazanımlar bıraktı..
Konya’ya ulaşım planım; motosikletim ve sırt çantam ile yola çıkmak, gezilecek tarihi yerleri, müzeleri, eğlence yerlerini görmek, tadı Konya’da bir başka olan bamya çorbası, fırın kebap, tandır, etli ekmek yemekten ibaretti. Kalacak yer olarak ta her zamanki gibi sırt çantamdaki çadırla doğanın içinde geceyi geçirecektim.
Detaylara geçmeden önce gezi planımı nasıl yaptığımı anlatayım. Öncelikle Konya gezimi 2 gün olarak planladım. Cumartesi gün doğmak üzereyken saat 05:30’da yola çıktım. Konya’ya vardığımda saat 9 olmuştu. Dönerken de pazar günü akşam 17:30’da yola çıktım. Ankara’ya vardığımda saat 20:30 civarıydı. Eğer kendinize ait bir ulaşım aracınız varsa Konya gezinizi en az 2 gün, toplu taşıma araçları ile gezecekseniz en az 3 gün bu şehre ayırın derim. Ben gezim sırasında birbirine yakın olan müze ve camileri bir daha geri gelmemek için ilk gün gezdim. Meşhur Konya yemeklerini yemek için motorumla biraz merkezden uzaklaşmam gerekti. Konya’daki parklar ve eğlence yerleri de şehirden biraz uzak olduğu için bu yerlere gezimin ikinci gününde gitme fırsatım oldu.
İçerik Listesi
Konya Gezilecek Yerler [1. Gün]
Alaaddin Tepesi
Alaaddin Tepesini, Konya merkezi olarak düşünün. Şehir merkezinden gideceğiniz her yeri bu nokta üzerinden bulabilirsiniz. Şehir merkezinde tüm Konya’ya gören bir tepe olarak düşünün. Yalnız öyle Konya’yı kuş bakışı görmüyorsunuz. Zaten dümdüz ovan olan Konya’da, şehir merkezinden bir kaç metre yüksek olan etrafı yeşilliklerle sarılı bir tepe. Yanında tarihi Alaaddin Camisi de bulunuyor. Eğer sizde benim gibi sıcak havada Konya gezinizi gerçekleştiriyorsanız, Alaaddin Tepesi sizin serinlemek ve soluklanmak için gidebileceğiniz sayılı yerlerden birisi. Çay, meşrubat, nargile içebileceğiniz kafeler burada mevcut. Gezim sırasında çokça yolum düştü.
İnce Minare Müzesi
İlk olarak İnce Minare Müzesi’ne yolum düştü. Girişte müze kart alarak içeriye girdim. Tam kart yıllık 50 TL, öğrenci yıllık 20 TL. Yani müze kart alınca 1 yıl boyunca tüm müzelere ücretsiz girebiliyorsunuz. Ya da girişte 5 TL vererek İnce Minare Müzesi‘ne girebilirsiniz. Anadolu Selçuklu dönemine ait mimari parçalar, kitabeler, çeşitli hayvan figürlerinin bulunduğu işlemeli taşlar, mezar taşı, kapılar, pencereler, tabak ve çanakları gözlemleyebilirsiniz. En eski Türk devletlerinden Selçukluların yüzyıllar önce (12. Yy) sanata ne kadar ilgili olduğunu görürken şaşıracaksınız.
Aziziye Camii
İnce Minare Medrese’sinden ayrıldıktan sonra Mevlana Müzesi’ne doğru yola koyuldum. Amacım Mevlana Müzesi’ne gitmek olsa da yol üzerinde minareleri ile beni adeta kendine çeken Aziziye Camii’ye dümeni kırdım. Aziziye Camii, Osmanlı Devletinin şehirde inşa ettiği ve Osmanlı mimarisi taşıyan şehirdeki en büyük cami. Özellikle cami etrafındaki 4 minaresi gerçekten büyüleyiciydi. Camiye yaklaştığımda ise hac ziyareti yapacak cemaate vaaz veren, bir nevi gitmeden önce nefisleri için neleri yapmaları ve yapmamaları gerektiğini coşkulu şekilde anlatan, kimi zaman anlatırken gözleri dolan din görevlisinin konuşmalarını dinledim.
Mevlana Türbesi (Müzesi) ve Selimiye Camii
Aziziye Camii iç ve dış mimarisiyle Konya gezim sırasında beni en çok etkileyen camiydi. Cami içerisinde belli bir süre söyleşiyi dinledikten sonra, rotamı tekrar Mevlana Müzesi ve hemen yanında bulunan Selimiye Cami‘ye doğru hesapladım. Mevlana Türbesi (Müzesi) Konya meydan üzerinden yürürken bile ışıltısıyla “Ben buradayım” diyordu. Dolayısıyla yol yardımı almadan, bu büyüleyici yerin Mevlana Müzesi olduğundan emindim. Önce Mevlana Müzesi’nin hemen yanında bulunan Selimiye Cami’ye girecektim fakat restorasyon nedeniyle camiyi gezme fırsatı bulamadım. Bu yüzden Mevlana Müzesi’ne giriş yaptım. Öncelikle müze etrafından çok sayıda tur otobüsü gözüme çarpmıştı. Bunun dışında Konyalılar buraya yoğun bir şekilde ilgi gösteriyorlar. Bir de üzerine hafta sonu eklenince içerideki kalabalığı siz hayal edin. Müze, yanında bir takım mezartaşları, Mevlana dönemine ait kılık, kıyafet, sikke ve arakkiye (başa takılır), Karamanoğulları, Selçuklular ve Osmanlı Dönemine ait Kuran-ı Kerim, gelen ziyaretçilerin dua ve namaz kılması için ibadethane ve o döneme ait bir çok çeşit parçanın sergilendiği alandan oluşuyor.
Mevlana Türbesi yanında bilet gişesi var. Orada müze kart satıldığını düşündüm. Sırada da bir kaç kişi gördüm. Ancak güvenlik kapılarından geçerken kimsenin bilet sormadığını ve herkesin dümdüz geçtiğini gördüm. Kısaca cebimde müze kart olmasına rağmen soran olmadığı için bende herkes gibi içeri girdim. Belki haftasonu veya Anneler Günü münasebetiyle o güne özel ücretsiz olabilir.
Tarihi mezartaşları hakkında detaylı bilgi almak için bir rehber ile buraya gelmenizi öneririm. Mezartaşlarının hemen yanı Mevlana Türbesi, önü ise Mevlana Dönemine ait eserlerin sergilendiği küçük tek odalardan oluşan bir bölme. Odaların girişlerinde Mevlana veya o döneme ait söylenmiş özlü sözler ve oda içerisinde bulunan eşyalar ile ilgili açıklamalar bulunuyor. Aşağıda yazdığım 2 söz bu odaların girişlerinde gördüğüm Hz. Mevlana’ya aittir.
Hz. Mevlana oğluna buyurdu ki: “Ey oğlum Sultan Veled! Benim dünyaya gelmemin sebebi, senin dünyaya gelmen içindir.Kalbin marifetler, Allahü tealanın zatı ve sıfatıyla ilgili bilgiler doludur. Bu bilgilerin cümlesini sana öğretmekle vazifeliyim.”
“Cübbe ile sarık ile insan alim olmaz. Alimlik insanın zatında bulunan bir hünerdir. Bu hüner ister ipteki bir kaba (elbise), ister yünden bir aba içinde olsun fark etmez.” Hz. Mevlana
O dönemlere ait Hz. Mevlana’nın söylediği bu sözler birer eser haline dönüşmüş, mesnevi ve tasavvufun temelini oluşturmuş, Anadolu’dan Kafkasya, Orta Doğu, Orta Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmasına vesile olmuştur.
İplikçi Camii
Mevlana Türbesi’nden çıktıktan sonra ana cadde üzerinde karşılıklı vaziyette bulunan Şerafettin Cami ve İplikçi Cami‘ye gittim. İplikçi Cami, ismini bir efsaneden alıyor. Selçuklular zamanında şehrin varlıklı birisi cami yaptırmaya karar veriyor. Bu sırada her gün cami yanından geçen bir kadın cami inşasına katkıda bulunmak istiyor. Fakat camiyi yaptıran adam yardım taleplerini kabul etmiyor ve camiyi kendisi inşa ederek tüm sevapların kendisine yazılacağına inanıyor. Teyze ne kadar ısrar ettiyse de adam geri adım atmamış. Hatta inşaat ustalarına sıkı sıkı tembih etmiş bu teyzeden para almamaları için. Geçimini örgü iplik işleme satışından sağlayan bu teyze, bir gece yarısı cami duvarlarının yapılacağı harca iplikleri karıştırmış. Ustalar cami inşaatını tamamladıklarında iş işten geçmiş ve camiyi yaptıran adama durumu anlatmışlar. Adam da o kadının da camiye katkısı olduğunu düşünmüş ve o kadını bulmak, camiye ismini vermek istemiş. Fakat teyzeyi bir daha bulamamışlar. Kendisini bulamayınca da temsili olarak camiye İplikçi Cami demişler.
Şerafettin Camii
İplikçi Cami içerisinde bir süre geçirdikten sonra yolun hemen karşısında bulunan 12. Yy’da Şeyh Şerafettin tarafından inşa edilmiş, 1444 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından onarılmış, 1636 yılında ise Konya’lı Mehmet Çavuşoğlu tarafından yıktırılıp sıfırdan inşa edilmiş. Şerafettin Cami, mimari olarak Aziziye Cami’den sonra en etkileyici camilerden birisiydi diyebilirim. Caminin dış cephe kesme taşlarının rengi, kubbesi, cami iç yazı ve nakışları görmeye değerdi.
Şerafettin Cami’nin ardından Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilen Anadolu’nun en eski ticaret merkezlerinden birisi olan Bedesten Çarşısı içerisinde dolanıp, Kapu Cami‘ye gittim. Bedestan Çarsı içerisi araç trafiğine kapatılıp yayalaştırılmış. Çarşı boyunca camekan önünde oturan bol sayıda esnaf görmeniz mümkündür.
Kapu Cami, Bedestan Çarsı içerisinde bulunuyor. Adını eski Konya Kalesi kapılarından almış. Cami inşası Mevlana torunlarından postnişin Hasanoğlu Şeyh Hüseyin tarafından 1658 senesinde inşa edilmiş. Caminin her bir ayağı kılık kıyafet satan esnaflar tarafından işletiliyor. Oldukça işlek bir alanda bulunan bu camide günün her vaktinde kılınan namazda içerisi neredeyse full çekiyor.
Karatay Medresesi (Müzesi)
Alaaddin Tepesinin hemen yanında bulunan Karatay Medresesi (Müzesi) girişleri müze kart ile yapılıyor. Zaten Konya gezimde toplam 2 müze girişinde ücret talep edildi. Onlar İnce Minare Müzesi ve Karatay Müzesiydi. Müze girişlerinin müze kart ile yapıldığını veya tek seferlik 5 TL giriş ücreti alındığını söylemiştim.
Karatay Müzesi en başta ihtişamlı kapısı ile sizi karşılıyor. Bu kapı Selçuklu Dönemi işçiliği ve mimarisden şaheser bir parça olarak karşınıza çıkıyor. Çeşitli yazı, ayet, hadisler ve desenlerin işlendiği kapıda medresenin yapımı ile ilgili kitabelerde bulunmakta. Osmanlı döneminde 19. yüzyıla kadar bu medrese hadis ve tefsir okutulmak için kullanılmış.
Müzenin içerisi çeşitli bölmelerden oluşuyor. Bir bölmede Anadolu Selçuklu Dönemine ait çini, tabak, tencere, taş işlemelerin bulunduğu kalıntılar sergileniyor. Bu kalıntılar Konya’nın Beyşehir ilçesindeki kazılarda çıkarılmış. Diğer bölmede Karatay Medresesini 1251 yılında yaptıran Celaleddin Karatay Türbesi bulunuyor.
Bana göre müzenin en önemli kısmı medresenin en tepesinde tahta kubbe ve hemen altındaki havuzdan oluşuyor. O dönemde gece vakitlerinde kubbenin altındaki tahta bölme yıldızların parıltısının havuzu aydınlatmasını incelemek için açılırmış. Yani gökyüzünden yıldızların yansıttığı bu ışınlar havuz üzerindeyken medresede incelemeler yapılıyormuş. Bu medresedeki bulgular Selçukluların bilim ve sanat ile ne kadar ilgili olduğunun en somut örneklerinden bir tanesidir.
Mevlana Semazen Gösterileri
Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlana Kültür Merkezi içerisinde yer alan semazen gösterileri her hafta Cumartesi günü saat 19:00’da gerçekleştiriliyor. Giriş için herhangi bir ücret ödemiyorsunuz. Gösteri başlamadan en az 30 dakika önce gitmenizde fayda var çünkü semazen gösterileri hem Konyalılar hem de turistler tarafından ziyaret ediliyor. Geç kalırsanız ayakta kalabilirsiniz. İçeri girdiğinizde eğer semazen gösterisi için kapılar açılmadıysa alt katta kafeterya ve Mevlana ürünlerinin sergilendiği alana yönlendiriliyorsunuz. Semazen gösterileri yaklaşık 1 saat civarında sürüyor. Gösterileri izlemeden önce ufak bir araştırma yapmanızda fayda var. Çünkü semazenlerin yapmış olduğu her hareketin bir anlamı var. Bunları bilerek gösteriyi izlemek sizi daha keyiflendirir.
Konya Gezilecek Yerler [2. Gün]
Kyoto Japon Parkı
Konya Büyükşehir Belediyesi ile Japonya’nın Kyoto Belediyesi arasında varılan mutabakat ile kardeş şehir anlaşması imzalanmış. Her iki şehire katkısı olan bu protokol ile açılan Kyoto Japon Parkını ziyaret ettim. İçeri girdiğiniz anda bizim alışık olmadığımız çiçekler, bitkiler, çardaklar ve en sonunda restoranın da bulunduğu Japon mimarisi ile inşa edilmiş bir bina bulunuyor. Etrafta bulunan su alanlarında ise somon balığı büyüklüğünde onlarca japon balığı yüzüyor. Girişte herhangi bir ücret ödemiyorsunuz ancak günün her saati de giriş yapılmıyor. Giriş saatleri sabah 08:00 ile gece 23:00 arasında yapılıyor. Sonrasında kapılar kapanıyor ve bitkiler gece sulanıyor. İçeride düğün fotoğrafı çektiren çok sayıda gelin damat, mezuniyet kepi ile resim çektiren üniversitelilere tanık oldum, ve tabii bol bol aşıkta görmeniz mümkün 🙂
Sabah kahvaltısını açık havada, japon balıklarını yüzerken görerek yapmak istiyorsanız buraya erkenden gitmeniz gerekiyor. Eğer saat 9-10 gibi kahvaltı yapacaksanız, dışarıda yer bulma ihtimaliniz pek yok. Bu yüzden daha güzel bir kahvaltı yapmak için mutlaka erken gidin. Kahvaltısı açık büfe şeklinde, sınırsız yiyip içebiliyorsunuz. Çeşit çeşit peynir, zeytin, tatlı çeşitleri mevcut. Fiyatı kişi başı 25 TL olarak aklımda kalmış. Fiyat, performans olarak tatmin olursunuz.
Atatürk Evi Müzesi
Alaaddin Bulvarı üzerinden Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Atatürk Evi Müzesi, Kurtuluş Savaşı sırasında defalarca Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1920-1937 tarihleri arasında toplam 13 kez ziyaret edilmiş ve konaklanılmış, adeta Kurtuluş Savaşı sırasında kilit bir yer haline gelmiş. Atatürk Evi Müzesinde, Atatürk’ün buraya her gelişinde yaptıklarını anlatan yazılar, tablolar, kıyafetler karşınıza çıkıyor. Atatürk’ün bu evde olduğunu bilmek, toplantı odalarını görmek bile oldukça duygulandırıcı bir durum. Müze olmasına rağmen girişte herhangi bir ücret alınmıyor.
Meram Bağları
Meram bağları şehrin biraz dışında yer alıyor. Çamları, ağaçları ve yeşillikleri ile Konya’da havası en güzel olan yerlerden birisi. Konya’ya giden için gezilmesi, çay kahve eşliğinde manzarası izlenmesi gereken bir yer. Kısaca şehrin gürültüsünden kaçmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Hafta sonları çok kalabalık olduğunu gördüm.
Konya Tropikal Kelebek Bahçesi
Yerli ve yabancı turistler için ilgi odağı haline gelen Konya Tropikal Kelebek Bahçesi şehrin biraz dışında yer alıyor. Bu yüzden navigasyon kullanmanızı öneririm. İçeri girişler öğrenci ve tam olarak ücretli yapılıyor. Öğrenci bileti 5TL, tam bilet 10 TL olarak hatırlıyorum. İçeri girerken özel fotoğrafçı resminizi çekiyor. Çıkarken arzu ederseniz ücret karşılığı bu fotoğrafı alabiliyorsunuz. İçinde çeşit çeşit kelebek bulunuyor. Camekanlarda kelebek tohumları, tırtıl ve kelebek güveleri canlı olarak sergileniyor. Hatta camekan içinde tohumların oynadığını görebiliyorsunuz. Vadi içerisinde ilerlerken onlarca kelebeğin sağınızdan solunuzdan uçtuğunu gözlemliyorsunuz. Özellikle meyve tabaklarına konan kelebeklerin görüntüsü izlemeye ve fotoğraf çekmeye değer. Tek olumsuz yanı ilerlediğiniz yere geri dönemiyorsunuz. Mesela ailece gittiniz ve karnınız acıktı. Son kısımdaki kafeteryaya gittiniz. Hop geri dönüş yok. Bir daha bilet almanız gerekiyor.
Konya Bilim Merkezi
Havaalanı yolunda yer alan Konya Bilim Merkezi, özellikle çocuklu ailelerin mutlaka gitmesi gereken bir yer. Gezegenler, iklimler, depremler, yanardağlar, rüzgar enerjileri, güneş panelleri, uzay araçları ve bunun gibi bir çok bilimsel bilgi görseller, animasyonlar ile anlatılıyor. Hatta oradaki görevli kişiler yanınıza gelip size özel sunum bile yapıyorlar. Ben Konya gezimi tamamlamadan önce beklentimi düşük tutarak gitmiştim ancak Konya Bilim Merkezi içerisinde o kadar zaman geçirdim ki geri dönüş yoluna geç çıkmak zorunda kaldım.
Konya’da Ne Yenir?
Konya deyince aklınıza ilk etli ekmek geldiğini biliyorum. Bende öyle düşünüyordum. Fakat Konya mutfağının çok daha zengin olduğunu gidince anladım. Bamya çorbası, tandır kebap ve tatlıları için daha detaylı bir yazıya ihtiyaç var. Bu yüzden tüm bunları anlattığım Konya’da Ne Yenir? yazım yakında.
Ateş bazı veli türbesi de var